Çevirmen: Rising Gambler
Düzenleyici: ZCB
1.Bölüm: Başlangıca Geri Dönüş
Düzenleyici: ZCB
1.Bölüm: Başlangıca Geri Dönüş
Tanrı can sıkıntısını giderebilmek için yeni bir dünya
yarattı. Yeni dünya da kanlı savaşları
izleyerek
eğlenebiliyordu.
Savaş ve öldür. Karşılığında da ödülünü al.
Eğer tembelsen, ölürsün.
Tanrı bu dünyanın adını Abyss koydu ve yavaş yavaş yeni
yaşam formları oluşmaya başladı…
Xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
‘’ Yani, sadece tek
bir kişi geçmişe geri dönebiliyor. Ee, aramızda seçim mi yapacağız? ‘’
Bu fikri atan Keldian, kristalin önünde oturan 4 insandan
biriydi.
-Erkanian’ın Zaman Kapsül Kristali-
İçindeki mistik kristal güç sayesinde bir kişiyi geçmişe
gönderebilen güçlü bir item ve insanların
soyu 50 yıl önce yok olduğundan beri
bu 4 kişinin son umudu.
Ağır kılıçlı iri adam sessizliği bozdu;
‘’ Ben gidiyorum.
Aramızdaki en güçlü insan gitmeli. ‘’
Keldian bu kelimelere gülerek geçi;
‘’ Kangtae, sen sadece biraz şanslıydın ve güç veren rün
ve itemleri toplayabildin. Benim
gitmem daha iyi olur. ‘’
‘’ Keldian, zekanı kabul
ediyorum ama kibrin yüzünden çok fazla olumlu sonuçlanacak
anlaşmaları geri
çevirdin. Bence benim gitmem daha iyi olur. ‘’
Keldian Eres’e sert
baktıktan sonra bakışlarını değiştirdi ve güldü;
‘’ Eres, sen fazla
safsın. Bize soktuğun o belaları düşündükçe, nasıl ölmeden buraya
gelebildiğimize şaşırıyorum. ‘’
Devasa ejderhanın inanılmaz bir hızla gökyüzünde
ilerlemesini görmeleriyle üçlü tartışmayı kesip
uzaklara doğru bakmaya
başladılar.
Kristali bulan Eres, güzel gözlerini kısarak, tatlı yüzünü
buruşturdu.
‘’ Sanırım tartışmak
için yeterli zamana sahip değiliz. ‘’
Bu sırada ejderha hızla onlara doğru ilerlerken, Etkileyici
aurası ile şimdiden onlara baskı
uygulamaya başlamıştı bile.
Abyss’te Altın Ejderha en yüksek sınıfı oluşturuyordu. En düşük sınıf olan insanların onunla rakip
olamayacağını birinin sesli söylemesine
bile gerek yoktu.
Eres iç çekerek üzücü bir yüzle köşede oturan siyah saçlı
gence baktı;
‘’ Bunun biraz adil
olmadığını düşünsem de başka bir yol yok. Hansoo, sen gidiyorsun. Herkes
kabul
ediyor mu? ‘’
Bu cümleden sonra Kangtae ve Keldian isteksiz bir yüzle
kabul ettiler.
‘’ Ben gitsem olmaz
mı? Başaracağıma dair oldukça güven sahibiyim. ‘’
‘’…’’
‘’ Karar verilmiştir.
Bana böyle bakmayı bırak, Kangtae. ‘’
Kangtae’nin yüzü aşırı acınası bir hal almıştı.
Daha sonra Hansoo yorgun bir sesle konuştu;
‘’ Ben gitmesem olmaz
mı?‘’
Hansoo kafasına aldığı darbeyle bayılmıştı.
50 yıl önce büyük savaş başladığında Abyss’in her bir ırkı savaşa sürüklenmişti.
Bu hayatta kalma savaşında her gün 50 yılmış gibi geçiyordu.
‘’ Çok uzun zaman
savaştım. Ah, yorgunum. ‘’
Hansoo bu sefer aldığı kafa darbesiyle konuşmayı bıraktı.
Eres Hansoo’ya doğru döndü;
‘’ Senin gitmen
gerek. ‘’
Bu dört insan diğer 7 milyon insanı aşarak son dört kişi
olmayı başaracak kadar güçlüydü ama üçü
de
içinden biliyordu ki gitmesi gereken
kişi oydu.
Abyss’te sınıflar arası fark çok yüksekti. Eğer geri
dönseler bile kazanma olasılıkları oldukça düşük
olduğunun farkındaydılar ama
nasılsa, Hansoo onlardan 20 yıl sonra başlamasına rağmen, onlara
yetişip omuz
omuza mücaele edebilmişti. Eğer bir beş yıl önce başlamış olsaydı üçüde ona
rakip
olamayacağının farkındaydı.
Hansoo üçlüye baktı ve kararlı bir sesle konuştu;
‘’ Bir şeyler
söyleyin. Arkadaşlarımın gitmeden önce son kelimelerini duymak istiyorum. ‘’
Hansoo, onların gülümseyen yüzlerine bakarken ilk Kangtae
konuştu;
‘’ Sen. Eğer benim
item ve rünlerimi ele geçirme şansı bulursan, hiç düşünmeden hepsini al ve
kullan. ‘’
‘’ Ne? Yani
geçmişteki Kangtae’ye vermeyim mi?
Şaşırmış bir yüzle bunu sordu.
Kangtae’nin rünleri ve itemleri onun takma adına tam olarak
uyuyordu. ‘’ Kaderin Yaratıcısı. ‘’
‘’Evet. Sen
kullanırsan daha etkili olur. ‘’
‘’ Eres, peki ya sen?
‘’
‘’ İnsanlara olan
kapalı yaklaşımından kurtul. Onları da yanına alıp koruyup kolla. ‘’
‘’ Denerim. ‘’
‘’ Hadi ama bunun ne
kadar havalı olduğunu düşün. Güzel kızların seni ‘’Lider!’’ diye çağırışını
hayal et. ‘’
‘’İyi, eğer öyle bir
konum oluşursa biraz uğraşırım. ‘’
‘’ Sigh…(İç çekme)’’
Hansoo Eres’e arkasına döndü ve son olarak Keldian’a sordu.
‘’ Keldian, peki ya
sen? Ben senin gibi bir zekaya sahip değilim. Hatta senin gibi bütün
yetenekleri kullanabileceğime dair güvenim de yok. ‘’
Keldian soğuk bir şekilde cevapladı;
‘’ Benim söyleyecek
pek bir şeyim yok. Eğer geçmişte Monarch ile karşılaşırsan o horoz kafalının
öldüğünden iki kez emin ol. İste bu da benim isteğim. ‘’
Hansoo tepkisiz kalırken, Keldian pis bir sırıtış yaptı.
Daha sonra Altın kitabı havaya kaldırdı ve ışığa dönüşüp yok oldu.
‘’ Sanırım artık
dinlenebiliriz… ‘’
Hepsi bunun son şansları olduğunu biliyordu. Hansoo
için biraz üzgün hissetseler de
yapacakları bir şey yoktu. Artık her şey ona bağlıydı.
Aynı anda ışık yok olurken;
‘’ Kendine iyi bak
dostum. Her zaman seni izliyor olacağız… ‘’
Işık yok olduğunda üçü de ölümle yüz yüze gelip altın ejderhanın
fırtınasın da bedenleri kaybolurken yüzlerinde bir gülümsemeyle yok oldular…
bir ara bu seri epik novelde sekiz on bölüm çıkmıştı sonra eğer bulabiliyorsanız sorun bir daha çevirmekle uğraşmazsınız kolay gelsin
YanıtlaSilEvet ama yedeği yokmuş. Hızlı bir şekilde çevrildiğinden hızlıca geçeriz. Teşekkürler :)
YanıtlaSilgüzel bi seriye benziyor bu ara okuyacak bişey bulamıyordum ellerinize sağlı :D
YanıtlaSilÇeviri için teşekkürler ve bol şans
YanıtlaSilÇeviri için teşekkürler ve bol şans
YanıtlaSil